Thomas Hobbes'un İnsan Doğası Anlayışı Kapsamında Kropotkin Eleştirisi

Thomas Hobbes
Peter Alekseyeviç Kropotkin


  Felsefe dünyasının oldukça eski tartışmalarından biri olan insan doğası sorunu günümüzde de tartışılmaya devam edilmektedir. Bu tartışmaların merkezine gidebilmek için insanın doğası gereği iyi ya da kötü; bencil ya da toplumsal olduğu konuları üzerinde en detaylı çalışmaları yapan düşünürlerden yararlanmak faydalı olacaktır. İnsan doğası sorunu ele alındığında aklımıza gelen ilk isimlerden biri Thomas Hobbes (1588-1679)'tur. Anarşizmin fikir yürütücülerinden olan Peter Kropotkin (1842-1921)'in ise hem devlet düzeni hem de insan doğası hakkında Hobbes'un tam zıttı fikirleri bulunmaktadır. Bu çalışmamızda Kropotkin'in insan doğası ve devlet ile ilgili düşüncelerini inceleyecek ve tüm bunlardan yola çıkarak Hobbes felsefesi doğrultusunda Kropotkin eleştirisi yapacağız.
Egemen Sorunu
  Peter Kropotkin anarşist düşünce üzerinde yoğunlaşmış isimlerden birisidir ve en çok kabul gören anarşizm tanımını şu şekilde ortaya koymuştur: ''Anarşizm, bir yönetim olmaksızın bir araya gelmiş toplumun yaşamı ve yapısıyla ilgili bir teori veya ilkeye verilen isimdir.''
Anarşizm için bu tanımı yapan, onu savunan ve geliştiren Kropotkin, herhangi bir egemenin olduğu yerde özgürlüğün olamayacağını ve bu egemenin toplum üzerinde kötü etkisi olacağını belirtir. Ona göre en iyi insan bile otoritenin uygulamaları yüzünden özde kötü kılınır. Bu yüzden de insanın insanı yönetmesini, toplumun başında ‘tıpkı bir çoban gibi’ duran egemeni tamamıyla reddeder.
  17. yüzyıl filozofu Thomas Hobbes ise Leviathan adlı kitabında bir egemenin zorunlu varlığından söz etmiştir. Hobbes'a göre bir egemen elbette var olacaktır ve egemeni insanlar oluşturacaktır. İnsanların bir araya gelerek oluşturdukları bu egemen güç, yine kendisini oluşturan insanlardan aldığı haklar ile de insanları (kalabalık'ı) yönetecektir.(1)
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Kropotkin, egemenin olduğu yerde özgürlüğün olamayacağını savunuyor fakat Hobbes'a göre asıl egemen olmaz ise özgürlükten ve haklardan bahsedilemez. Egemenin olmadığı 'doğa durumu'nda her zaman kavga olduğundan bireyler arasında özgürlük ihlali olacaktır. Biri, diğerini her zaman kısıtlayacak, ondan pay alacak ve en sonunda onu yok edecektir. İşte tam da bu sebeple bir egemen kişi/meclis olmalı ve toplumun hak ve özgürlüklerini koruyacak yasalar üretmelidir.
   Peter Kropotkin ''Her şey herkese ait olmalı'' görüşüne sahiptir. Fakat Hobbes'un Leviathan adlı yapıtında her şeyin herkese ait olması durumu 'doğa durumu' olarak adlandırılmıştır. Doğa durumunda herkesin her şey ve herkes üzerinde hakkı bulunur(2) ve burada kaos, kavga ve düzensizlik egemendir. Kropotkin her şeyin herkese ait olduğu bir durumun insanlar arasında birlik, beraberlik ve barış sağlayacağını düşünür iken Hobbes böyle bir durumda asla birliğin ve barışın sağlanamayacağını belirtmiştir. İnsan 'özünde bencil' bir varlık olduğundan Kropotkin'in 'eşitliğin temeli' olarak bahsettiği bu 'eşitsizlik' durumunda her zaman kavga olacaktır: "İki kişi aynı anda sahip olamayacakları bir şeyi arzu ederse birbirlerine düşman olurlar ve esas olarak varlığını korumak ve bazen de sadece zevk almak olan amaçları uğruna birbirlerini yok etmeye veya egemenlik altına almaya çalışırlar.''(3) Tabii Kropotkin'in eşitliği sağlayacağını düşündüğü bu durumda bir egemen de olmadığı için insanlar cezalandırılmaktan korkmayacak ve birbirlerini rahat şekilde yok edeceklerdir. Ayrıca Kropotkin ‘Her şey herkes için olmalı’ görüşünde adaleti temel alsa da bu görüşü yine yanlıştır. Çünkü adalet ve mülkiyet kavramlarının hukuki süreci devletin kuruluşu ile başlar.(4) Devletin olmadığı doğa durumunda mülkiyetten söz edilemez ve adaletin tanımı ‘herkese kendisinin olanı sürekli olarak vermek iradesi’dir. Tüm bunları dikkate aldığımızda doğa durumunda kimsenin kendisinin olan bir şeye sahip olmadığına, yani mülkiyet kavramının yoksunluğuna varmaktayız. Mülkiyet yok ise adaletten de söz edilemez.
   Anarşistler savaşın devletler ortaya çıktığında insan doğasına girdiğini söylemektedirler. Hobbes ise devletin olmadığı 'doğa durumunda' sürekli savaşın var oluşundan söz etmektedir. En güçlü insanın bile bir anda yok olduğu doğa durumunda barıştan söz edilemez. Can ve mal güvenliğinin sağlanamadığı bir doğa durumu halinde kesinlikle adaletten, güvenlikten ve barıştan söz edilemez. Varlığı ile kalabalık'ı korkutabilecek bir egemen, insanları yasaları ile dizginleyecektir. Böylece savaş ortadan kalkacak, can ve mal güvenliği egemenin koyduğu yasalar ile korunacaktır.
   Kropotkin, sosyal Darwincileri (Sosyal Darwinizm, Darwin’in kuramının genişletilip sosyal alanda uygulanmasıdır.) ‘Thomas Hobbes’çu’ olarak nitelendirmektedir. Ona göre sosyal Darwinciler, insanların arasında süregelen mücadeleyi yanlış yorumlamışlardır ve bu konuda Hobbes’un etkisi vardır. Yanlış olarak gördüğü yorumlamayı şu şekilde anlatmıştır: ‘’En zayıf ve en aptallar bile bir duvara çarparlardı, en sağlamlar ve en açıkgözler, koşulları ile başa çıkmaya en uygun olan ama başka bir yönden en iyi olamayanlar ise hayatta kalırlardı. Hayat devamlı bir serbest dövüş idi ve herkesin herkese karşı Hobbes’çu savaşı, var oluşun normal haliydi.’’(5) Kropotkin anlatılan bu toplumun tarih boyunca ve günümüzde de hiç var olmadığını ifade eder. Yani ona göre tarihi de göz önüne alarak insanların arasında bir savaş olduğunu öne sürmek yanlıştır. Kropotkin’in burada yanıldığını kanıtlamak için Hobbes’un felsefesinden şeyler anlatmak bile gerekli değildir. Ama şunu da söylemek gerekir ki Kropotkin, Hobbes’u tarihsel süreç içerisinde eleştirerek çok büyük bir hataya düşmüştür. Çünkü Hobbes, tarihsel sürece ufak göndermelerde bulunsa da tarihsel değil, mantıksal süreci kurgular. Kropotkin her ne kadar ilkel kabilelerin barış ve birlik içinde yaşamış olduğunu iddia etse de en eski toplumlarda, saraylarda, devletlerde, hatta komün toplumlarda ve günümüzde de insan soyunun bitmek bilmeyen kavgası devam etmektedir. Bu, gözle görülür bir gerçektir. İnsanlar birbirinin mutluluğundan haz almamakta, aksine birbirlerinin mutluluğunu sonlandırmak için çabalamaktadır. İnsanın bu kavgacı hali reddedilemeyeceği gibi bu halin devletler ile de ilgisi yoktur. Daha önce de üzerinde durarak belirttiğimiz gibi; insan özünde bencil ve kötücüldür.
İnsan Doğası Sorunu
  Günümüzde Peter Kropotkin'in anarşist düşüncesinin insanı ve insanın doğasını nasıl tanımladığı hala yanlış anlaşılmaktadır. Kropotkin, insanların özünde 'iyi' ya da 'kötü' olduğunu söylememektedir. İnsanların özünde 'toplumsal' (sociable) olduğunu belirtir. Ona göre insanın büyüdüğü, yetiştiği veya içerisinde bulunduğu çevre, insanın iyi veya kötü bir nitelik kazanmasını etkilemektedir. Yani doğduğumuzda ne iyi ne kötüyüzdür; büyüdükçe ve geliştikçe toplumun özelliklerini tıpkı bir hastalık gibi kaparız ve böylece iyi veya kötü nitelikler kazanırız. Sonuç olarak Kropotkin, iyiliğin veya kötülüğün kesinlikle insanın özü ile ilgisi olmadığını savunur.
  Thomas Hobbes ise anarşist düşünür Kropotkin'in bu görüşlerinin tam tersine insanı özünde kötücül ve bencil olarak tanımlar. Hobbes'a göre insanlar her zaman kavga halindedir ve her fırsat bulduklarında birbirlerinin kuyusunu kazarlar. Onun için de insan doğasında 3 temel kavga bulunmaktadır: Rekabet, güvensizlik ve şan-şeref kazanma istenci.(6) İnsanları ilki kazanç, ikincisi güvenlik ve üçüncüsü de şöhret için kavga etmek zorunda bırakır. İnsan doğasında yer alan bu 3 temel kavganın kendi kendisine bitmesini beklemek veya tüm bunların insan doğasında olmadığını iddia etmek de saçma olacaktır. Yalnızca bir egemen güç, devlet, bu kavgayı sona erdirebilir.(7)
Ayrıca günümüzde oldukça popüler olan ve felsefe dünyasını derinden sarsmış olan şu sözü de bu 3 temel kavga düşüncesi ile bağdaştırabiliriz: ''İnsan insanın kurdudur. (Homo homoni lupus)'' Devlet olmadığı sürece de insan, insanın kurdu olmaya devam edecektir.
  Kropotkin özgürlük amacıyla anlaşma yapmış olan örgütlenmiş insanların barışçıl bir toplumu meydana getireceklerini ve bunun için kesinlikle bir egemene ihtiyacın olmadığını savunmaktadır. Bu barışçıl ortamın oluşmasında da içgüdülerini yenmiş, bastırmış insanların varlığından söz etmektedir. Kropotkin bu noktada kendi fikri ile çelişiyor olabilir mi? Onun, insanın özü gereği iyi ya da kötü olmadığını belirttiğinden bahsetmiştik. Halbuki içgüdü 'doğuştan gelen' anlamını taşır. Eğer insanın doğuştan gelen iyi ya da kötü içgüdüleri var ise bu insanın özünde iyi ya da kötü olduğu anlamına da gelir. Tüm bunlara dayanarak Kropotkin'in insanın özü ve doğası konusunda yanıldığı sonucuna ulaşabiliriz.

  Kaosun hüküm sürdüğü doğa durumunda ‘insanlar arasında’ karşılıklı yardımlaşmadan da söz edilemez. Çünkü özü gereği bencil olan insan, içinde bulunduğu zorunlu kıtlık sebebiyle bir diğerinin kuyusunu kazmaya devam edecektir. Kıtlık demekteyiz çünkü doğa durumunda mal güvenliği olmadığı için üretim de yapılamaz ve insanın özünü bastırabileceği bolluk durumu doğa durumunda gelemez. Hobbes'a göre egemen, kıtlığı bolluğa dönüştürmeli ve bu sayede de savaş durumunu tamamen ortadan kaldırmalıdır. Kropotkin karşılıklı yardımlaşma üzerinde durmuş, hayvanları temel alarak karşılıklı yardımlaşmanın bir doğa yasası olduğu sonucuna varmıştır. Fakat insanı insan yapan düşünme eylemini gözden kaçırmış olmalı ki insanlara sürekli olarak çeşitli hayvanları örnek göstermiştir.
   Kropotkin, hayvanların kendi içlerinde yaptıkları hareketlerden yola çıkarak insanların kendi türleri arasında yaptıkları hareketleri açıklamaya çalışmıştır. Bu konuda şöyle bir sonuca varmıştır: ‘’Farklı türler arasında ne kadar korkunç savaşlar olsa da ve savaş zamanı ne gibi vahşetler gerçekleşse de topluluk için karşılıklı yardımlaşma bir alışkanlık halindedir. Burada mutluluk için kendini adama, feda etme kuraldır. Karıncalar ‘Hobbesçu’ savaşı reddetmiştir.’’(8) Bu konuda Aristoteles ile Kropotkin arasında bir benzerlik fark ediyoruz. Aristoteles, arıları ve karıncaları siyasal yaratıklar arasında göstermektedir ve kendi türleri içerisinde ortak çıkar güderek bir arada, toplum halinde yaşadıklarını belirtmektedir. Hobbes, Aristoteles’in bu görüşüne kesinlikle yanlış dememektedir. O, bu konuda şu soru üzerinde odaklanır: Arıların ve karıncaların yaptığı bu şeyi insanlar niçin yapamaz? (Hobbes’un bu soruya cevap vermesi aynı zamanda Kropotkin’in bu noktadaki Hobbes eleştirisine de bir cevap niteliğindedir.)
İlk cevabı, insanların sürekli itibar için rekabet içerisinde olması ve karıncaların ise bu yarış içinde bulunmamasıdır. Rekabet sonucunda insanlar arasında nefretin, savaşın çıkacağını fakat karıncalarda böyle bir durumun gözlemlenemeyeceğini de belirtmiştir. İkinci cevabı, karıncalar arasında özel çıkar ile ortak çıkarın aynı şey olduğudur. Hayvanlar değerli şeylerden haz almaz fakat insan soyu her zaman değerli olanın peşindedir ve bu yüzden de özel çıkarını hep en yukarıda tutar. Üçüncü olarak hayvanların akla sahip olmadığı için işlerdeki bir yanlışlığı düşünemeyeceklerini; dördüncü olarak hayvanların insanlardaki söz sanatını kullanarak birbirlerini kandıramayacaklarını; beşinci olarak hayvanların haksızlık ile zarar arasında bir ayrım yapamayacaklarını ve bu sebeple kavga etmeyeceklerini; son olarak da hayvanların anlaşmalarının doğal, insanlarınkinin ise yapay olduğunu ve bu sebeple insanların anlaşma dışında onları korku içinde tutacak ve hareketlerini ortak çıkara yöneltecek bir güç gerektiğini belirtir.
   Kropotkin’in Hobbes eleştirilerini incelediğimiz zaman bu süreci en başından beri yanlış ilerlettiğini fark ediyoruz. Ne yazık ki görmekteyiz ki Kropotkin, Hobbes’u uzun uğraşlar sonucu incelemesine karşın anlamamıştır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hobbes bizlere mantıksal süreci bahşetmektedir, modern toplumun sorunları ile bizi yüzleştirmektedir. Kropotkin, Hobbes’u her zaman tarihsel süreç bakış açısı ile eleştirmiş ve eleştiri yolunda çok yanlış bir yere sapmıştır. Karşılıklı Yardımlaşma adlı kitabında insan doğası ile hayvanların (Hobbes’un deyişi ile ‘yaratıkların’) doğasını bir tutmuş, sonrasında ise Hobbes’un insan doğası hakkında söylediklerinin hepsini ‘tarihsel’ kanıtlar ile çürütmeye çalışmıştır. Kropotkin örnek gösterdiği ‘hayvan toplumları’ ve gelişmemiş insan toplulukları hakkında yanılmamış olabilir fakat insan doğası ve modern toplum konusunda yanıldığı ortadadır.
Simge ARMUTÇU, 25.12.2018
(1): Leviathan, Thomas Hobbes, sayfa 137, Bölüm 18, 2. paragraf, Yapı Kredi Yayınları
(2): Leviathan, Thomas Hobbes, sayfa 104, Bölüm 14, 4. paragraf, Yapı Kredi Yayınları
(3) Leviathan, Thomas Hobbes, sayfa 100, Bölüm 13, 3. paragraf, Yapı Kredi Yayınları
(4) Leviathan, Thomas Hobbes, sayfa 114, Bölüm 15, 3. paragraf, Yapı Kredi Yayınları
(5) Karşılıklı Yardımlaşma, P. Alekseyeviç Kropotkin, sayfa 20, 4. paragraf, Öteki Yayınevi
(6) Leviathan, Thomas Hobbes, sayfa 101, Bölüm 13, 6. paragraf, Yapı Kredi Yayınları
(7) Leviathan, Thomas Hobbes, sayfa 101, Bölüm 13, 8. paragraf, Yapı Kredi Yayınları
(8) Karşılıklı Yardımlaşma, P. Alekseyeviç Kropotkin, sayfa 28, 2. paragraf, Öteki Yayınevi
Kaynak:         
Leviathan, Thomas Hobbes, Yapı Kredi Yayınları, 18. Baskı, İstanbul/Kasım 2018, çeviren: Semih Lim
Karşılıklı Yardımlaşma, P. Alekseyeviç Kropotkin, Öteki Yayınevi, 2. Baskı, İstanbul/Nisan 2016, çeviren: Sinan Altıparmak

Yorumlar

Popüler Yayınlar