Epikuros'tan Marx'a: Diyalektik Materyalizm


"Madde ruhun ürünü değil, tersine, ruhun kendisi  
maddenin en yüksek ürününden  başka bir şey 
değildir."  


19. yüzyıl, Alman idealizminin doruklarda yaşandığı ve felsefeyi yönettiği bir dönemdi. Bu yüzyılın ilk çeyreğinde -Marx'ın daha sonralarda doktora tezini sunduğu- Jena Üniversitesi odağında kurulan Alman idealizminin öncülerini Fichte, Schelling ve Hegel oluşturmaktaydı. Fichte ve Schelling, Kant'ın felsefesini ilerletmeyi görev edinmişti ve sonunda Kant'ın felsefesini 'dönüştürmüşlerdi'. Hegel ise geliştirmiş olduğu sistematiği ve diyalektiği ile diğerlerinden ayrıldı. Hegel'in etkisi öyle büyüktü ki Hegel takipçileri arasında Sağ ve Sol Hegelciler olmak üzere iki ayrı grup da oluşmuştu. (Burjuva bilimi her ne kadar Marx'ı Sol Hegelciler arasına yerleştirmeye çalışsa da Marx bunu reddetmektedir ve Sol Hegelcileri sık sık da eleştirmiştir.)(1)

Marx, Berlin'de Hukuk Fakültesi öğrencisi olduğu yıllarda (1837) özellikle Aristoteles, Kant, Fichte, Schelling ve Hegel okumaktaydı. 1839 yılında 'Epikuros'un Felsefesi Üzerine Notlar' adındaki el yazmasını tamamladı ve böylece idealizmden keskin bir kopuş yaşayarak materyalizme odaklandı. 1841 yılında idealizmin, özellikle de Hegel çevresinin yurdu olan Jena Üniversitesi'ne 'Demokritos ve Epikuros'un Doğa Felsefeleri Arasındaki Fark' adlı doktora tezini sundu. Jena'da artık diyalektik materyalizmin ışıkları yanmaya başlayacaktı. Fakat bu tez ve amacı Jena'nın belli çevreleri tarafından görmezden gelindi.

Ne yazık ki idealizme ket vuran ve diyalektik materyalizmin aslını bizlere sunan bu tez günümüzün Marksist çevrelerinde dahi görmezden gelinmektedir. Yaptığım bu çalışmanın amacı materyalizmin tarihsel kökenini açığa çıkarmak ve böylece söz konusu tezin önemini gözler önüne sermektir.

Niçin Epikuros? 

"Felsefe, dünyaya baş eğdiren o alabildiğine özgür kalbinde bir damla kan devindiği sürece, düşmanlarına Epiküros'un şu haykırışıyla karşılık vermekten hiçbir zaman usanmayacaktır: Dine karşı asıl saygısız kişi, kalabalığın taptığı tanrıları ta­nımayan değil, tanrılar hakkında kalabalığın inandığını onayla­yan kişidir."(2) 

Marx, Demokritos ve Epikuros'un felsefelerini Fransız ve İngiliz materyalizmi olarak ele almıştır. Burjuva felsefesinin, idealistlerin ve bütünüyle günümüz felsefesinin düşmüş olduğu 'Epikuros felsefesinin haz anlayışı ile sınırlandırılması' hatasına Marx düşmemiş ve Antik çağın dine karşı güçlü bir cephesi olan Epikuros'u bizlere 'gerçek anlamıyla' tanıtmıştır. Öyle ki Marx, Alman İdeolojisi adlı eserinde şunu açıkça söylemektedir: "Epikuros, Antik çağın asıl radikal aydınlanmacısıydı..."  

Marx, Yunan felsefesine ve onun gizli tutulmuş materyalizmine yönelmişti. Çünkü özellikle öğrencilik yıllarında şu sorun ile karşı karşıya kalıyordu: Almanya'da gerçekleşen idealizm-materyalizm tartışmaları tarihsellikten kopuk bir şekilde yürütülüyordu. Aksine her şeyin bir tarihi olmalıydı ve Marx, materyalizmin tarihini Demokritos ve Epikuros'a uzanarak gün yüzüne çıkardı. Epikuros Atina'da, Marx da Jena'da idealizme meydan okudu.

Demokritos ve Epikuros 

Atom fikrinin babası olarak Demokritos'u ve bu fikrin geliştiricisi ve Yunan'ın bilinen en büyük materyalisti olarak da Epikuros'u ele almaktayız. Epikuros, Yunan felsefesinin yolunu Platon'un idealizminden materyalizme çevirmiştir. Epikuros'un felsefesinin her dönemin idealistleri tarafından bastırılmaya çalışılmasının sebebi de budur: Epiküros öncülüğünde Yunan felsefesinin son durağı idealizm değil, materyalizm olmuştur.

Demokritos ile Epikuros aynı şeyi -atom fikrini- savunduğu için felsefelerinin de aynı olduğunu söylenmektedir. Hatta Epikuros'un felsefesi yok sayılıp bütün felsefesini Demokritos'tan alarak yahut 'çalarak' kurduğu söylenir. Marx, Epikuros'un fikirlerini Demokritos'tan aldığını, hatta o fikirleri ilerlettiğini kabul eder ama çaldığını asla kabul etmez. Doktora tezinde de iki düşünürün felsefesinin tamamıyla zıt olduğunu sayfalarca anlatır.

Evet, Epikuros, Demokritos'un atom fikrinin izini sürmüştür fakat bu fikri daha da ileriye taşıyarak maddeciliğe yaklaştırmıştır. Demokritos'ta atomlar maddesel olmayan olarak karşımıza çıkar fakat Epikuros'ta atomlar doğrudan madde ile ilgilidir. Demokritos'un atomları ebedi, ezelidir, doğmamıştır, yok olmayacaktır ve bölünemezdir; kısacası Parmenides'in Bir Varlık'ı Demokritos'ta Birçok Varlık'(birçok atom)a dönüşmüştür. Epikuros'un atomları ise maddeseldir. Heradotos'a Mektup'unda şunları söyler: "Evren, boşluk ve cisimlerden ibarettir(3)... Cisimlerden bazıları bileşiktir, bazıları da bu bileşenleri oluşturan unsurlardır.(4) Bunlar bölünmez, değişmez unsurlardır, yoksa her şey yokluğun içinde yok olup giderdi... Dağılıp gidecekleri bir yer ve biçim yoktur. Dolayısıyla 'cisimli' varlıklardır(atomlardır).(5)" 

Yani, Epikuros'a göre atomlar sonsuz sayıdadır, bölünemezler, durmadan aynı hızda devinirler, çarpışma ile yönleri değişebilir. Tüm cisimler atom bileşikleridir ve atomların farklı biçimleri bulunur; sonsuz sayıdaki atomun birçok biçimi vardır.  Çürüyen/ayrışan/çözülen şey bileşiklerdir. Atomlar çürümezler. Atomlardaki değişimler nicel ve geçicidir. Öyle ki Epikuros şunları söyler: "Ruhun/Canın doğasını oluşturan atom sayısı ayrılıp gidince, duyarlılığını yitirir. (Ölüm, bileşikteki atomların ayrışmasıdır.) Bedenin geri kalanı tümden 'çözülünce', ruh da dağılır. (Ruh cisimsiz değildir, tıpkı beden gibi.)"(6)  

Marx, doktora tezinin son kısımlarında Demokritos ve Epikuros atomculuğu ile ilgili olarak şunu ekler: "Demokritos için atom, doğanın bir bütün olarak empirik incelenmesinin genel nesnel ifadesinden ibarettir. Bu yüzden atom onun için saf ve soyut bir kate­gori, bir varsayım olarak deneyin etkin [energisches] ilkesi değil, sonucu olarak kalır. Dolayısıyla bu var­sayım, gerçekleşmeden kalır, tıpkı doğanın gerçek incelenmesini belirlemede de daha fazla bir rol oynamadığı gibi."(7) "Şu halde Epikuros Yunan Aydınlanmasının en bü­yük temsilcisidir..."(8) 

Epikuros Nasıl Demokritos'u 'Aşabildi'?

Marx'ın da kabul ettiği üzere Epikuros, Demokritos'un atomculuğunu ilerletmiş, aşmıştır. Onun fikirlerinde, Demokritos atomculuğunu aşan 2 önemli nokta vardır: Atomların, ağırlıklarından dolayı devinim içinde olmaları ve atomların belirli ölçüde sapma eğiliminde bulunmaları.

Epikuros'a göre ruhumuz da atomlardan oluşmaktadır ve sapma, fizik dünyada bulunduğu gibi ruhumuzda da atomlardan dolayı meydana gelmektedir. Sapma fikrinin felsefesinde önemli bir yer taşıdığı Epikuros, Demokritos'un atom fikrine bir eklemede bulunmuştur: 'Klinamen'. Demokritos'un zorunluluk ilkesini Epikuros Klinamen ile değiştirmiştir. Klinamen, bir raslantısallık ilkesi olarak saptırıcı bir öğedir. Klinamen sayesinde atomlar karşılaşır ve bileşim kurabilirler. Epikuros'un bize anlatmak istediği şey, şeylerin oluşum sürecinde sapmanın etkisi ve payıdır. Klinamen bir olumsallık ilkesi olarak Demokritos'un zorunluluk ilkesinin karşısında yer almıştır.

Göksel Cisimler ve Ataraxia 

"Demokritos'un gökbilimsel görüşleri zamanı için kavrayışlı olabilir ama felsefi bakımdan hiçbir ilgi çekici yanları yoktur. Bunlar ne empirik düşünme alanının ötesine geçerler, ne de atom öğretisi ile be­lirli bir içten bağlantı taşırlar. Buna karşılık, Epikuros'un göksel cisimler ve on­larla ilgili süreçler konusundaki kuramı ya da meteorlar kuramı (bu deyime hepsini sokar o), yalnız De­mokritos'un değil, tüm Yunan felsefesinin de görüşü­ne ters düşer."(9)

Marx, Epikuros'un atom fikirlerini ele alırken göksel cisimler ve ataraxia ile ilgili fikirlerini arka planda bırakmamış, büyük önem vermiş ve özgün fikirler olduğunu vurgulamıştır. Hatta tezinde, "Epikuros'un doğa felsefesinin ruhu onun göksel cisimler kuramında görünür hale gelir." demiştir. Marx, tüm Yunan felsefecilerinde ortak olan şeyin göksel cisimleri 'ululama' olduğunu söyler ve onların, aslında göksel cisimlerde kendi tinlerine taptıklarını, göksel cisimlere dinsel tavırda bulunduklarını vurgular. Elbette Epikuros'u tüm bu Yunan felsefecilerinden ayrı tutar. Marx'a göre Epikuros, göksel cisimlerin ebedi olduğu düşüncesini özbilincimizin 'ataraxia'sını/huzurunu bozacağı sebebi ile kabul etmemektedir: "Göksel cisimlerin ebediliği özbilincinin sarsılmazlığını boza­cağına göre, bundan çıkan zorunlu ve kesin sonuç, onların ebedi olmadıklarıdır."(10) Epikuros'un Marx'ı etkilemiş olan göksel cisimler ile ilgili açıklaması şudur: "İnsan ruhunda kopan belli başlı fırtınaların kaynağı, bu gökcisimlerinin mutlu ve ölümsüz olduğu inanışıdır, bir yandan da kendi durumlarına ters düşen istekleri, eylemleri ve nedenleri olmasıdır... İnsan bu korkulara bir sınır koymazsa, bu konuda boş düşünceler besleyenlerle eşit, hata daha yoğun bir sarsıntı içine girer."(11)

Göksel cisimler konusu çok önemlidir çünkü Marx, bu konudan hareketle diyalektik materyalizmin doğadaki ilk ilkesini ortaya çıkarmıştır: Yalnızca en küçük atomlar değil, en büyük atomlar da, yani gezegenler de sürekli 'hareket halinde'dir.(12) Şimdi, Marx'ın, "Hareket, maddenin varoluş biçimidir." düşüncesinin kaynağının nereden geldiğini daha iyi anlamaktayız: Marx, bu düşüncesini doktora tezinde Epikuros'tan hareketle doğaya uygulayarak diyalektik materyalizmin ilkesini ortaya koymuştur.

De Rerum Natura ve Epikuros

De Rerum Natura adlı eserin sahibi Romalı şair ve  filozof olan Lucretius'tur. Lucretius, Epikuros'a 'hayran' biridir ve kitabında bu hayranlığı açık bir şekilde yansıtmıştır. Öyle ki kitabın 3. bölümünün başında, "Ey Yunansoyunun şerefi, senin peşinden gidiyorum ve şimdi, bıraktığın izlerin üstüne ayaklarımı koyuyorum, istediğim seninle yarışmak değil, sevgim yüzünden yapıyorum, çünkü niyetim seni taklit etmektir."(12) der.

Epikuros'un önemli eserleri ne yazık ki günümüze kadar gelememiştir. Onun felsefesini mektuplarından, Epikurosçu filozoflardan ve de Lucretius'tan anlayabilmekteyiz. Lucretius'un Epikuros'u anlamamızda payı çok büyüktür çünkü onun, Epikuros'un bizim bilmediğimiz önemli bir eserinden faydalandığı düşünülmektedir. Bu sebep ile De Rerum Natura'sıyla Lucretius hem Epikuros'u kavramamız için bizlere hem de materyalizmin temeline inebilmek için Marx'a büyük yardımda bulunmuştur. Bu eserin 1. kitabının konusu Epikuros felsefesinin temel ilkeleridir ve Epikuros öncesi filozoflar çürütülmeye çalışılmıştır. 2. kitabın konusu ise atomlardır. Onların hareketleri, biçimleri, nitelikler ele alınmıştır. 3. kitapta ruh ve yapısı incelenmiş ve ruh-beden ölümlülüğü üzerine durulurken 'ölümden korkmanın anlamsız olduğu' vurgulanmıştır. 4. kitapta duyular, 5. kitapta dünyanın oluşumu ve insanlık tarihi, 6. kitapta da doğa olayları incelenmiştir. Eser, ele alınan bu konular ve konulara yaklaşım açısından Epikuros'un fikirleri ile büyük benzerlikler göstermektedir. Lucretius, hayranı olduğu Epikuros'un fikirlerini ustalıkla kaleme almıştır. Epikuros felsefesini tamamıyla gözler önüne seren bu eser Marx'ın da doktora tezinde yol göstericisi olmuştur. Marx, doktora tezinde sık sık Lucretius'tan alıntılar yapmış ve söz konusu eseri kaynak olarak kullanmıştır:

"Lucretius, atomların sapması olmasaydı onlarda ne geri itilme ne de aşma olmayacağını, dünyanın da hiçbir za­man yaratılmayacağını söylerken haklıdır."(13), "Genellikle tüm eskiler içinde Epikuros fiziğini anlamış tek kişi olan Lucretius'ta daha derin bir açıklama bulacağız."(14) gibi...

Epikuros ve 'Tanrıları'

Epikuros'a göre Tanrılar çok uzakta, insanların işlerine hiçbir şekilde karışmayacakları bir yerde bulunmaktadır. Ölümsüzlerin ölümlüler ile hiçbir işleri yoktur. Tanrılar, biz ölümlülerin resminin dışındadır. Menoikeus'a Mektup'ta, "Çünkü Tanrılar vardır: Onları açıkça tanıyoruz. Ama onlar çoğunluğun düşündüğü gibi değillerdir: Çünkü çoğunluk onlar hakkında düşündüğü şeylerin arkasında durmaz. Dinsiz olan, çoğunluğun Tanrılarını ortadan kaldıran değil, çoğunluğun düşündüklerini onlara yaklaştırandır."(15) ve "Çünkü çoğunluğun Tanrılar ile ilgili söyledikleri doğru kavramlara değil, yanlış varsayımlara dayanır."(16) Bu sebeplerden dolayı da insanların Tanrılara yalvarması, onlardan bir şeyler istemesi ne kadar saçma ise onlardan korkması, Tanrılar tarafından cezalandırılacağını sanması da o kadar saçmadır.

Epikuros'un Tanrıları, Marx'ı oldukça etkilemiştir. Marx, doktora tezinde, Epikuros'un devlet ve toplum destekli baskıcı dine karşı mücadelesinin insanı ve toplumu özgürleştirici yönünü dikkate almıştır. Marx, Epikuros'un bu yönünün Antik Yunan'da ve Roma'da bastırılmış olduğunun ve hala da burjuva bilimi/felsefesi tarafından bu yönün gizlendiğinin farkındaydı. O, Epikuros'un atom fikirlerinin ahlak ve politika ile olan bağını fark etmişti ve bunun üzerinde de durdu. Öyle ki doktora tezinde şunları yazdı:
"Epikuros'un bu Tanrılan çoğu zaman alaya alın­mıştır. O Tanrılar ki insanlar gibi gerçek dünyanın ara-dünyalarında [intermundia] otururlar, bedenleri değil, bedensileri vardır, kanları değil, kansıları var­dır ve mutlu bir barış içinde kalmaktan hoşnut olup, hiçbir yakarışa kulak asmazlar, bizimle ve dün­yayla ilgilenmezler, bir çıkar için değil, güzelliklerinden, yüceliklerinden ve üstün yaratılışlarından ötürü ululanırlar."(17)

Materyalizmin İzleri

Marx, Epikuros'un Klinamen'inin materyalist bir çözüm getirdiğini düşünüyordu. Üstelik Klinamen, tüm canlılardaki özgür iradeyi de açıklamaya da yetmektedir. Klinamen ile canlılar, dış etkilerden bağımsız olarak, kendi iradesi/isteği ile hareket edebilmektedir -tıpkı atomlar gibi. Atomlar da dış etken olan çarpmalardan bağımsız olarak kendilerini hareket ettiren bir iradeye sahiptir. Marx da mekanik zorunluluğa karşı durarak insanın özgürlüğünü temeline alan bir materyalizmi benimsemiştir.

Epikuros, determinist bir görüşe, tüm şeylerin belirli bir zorunluluk ile gerçekleştiği düşüncesine insanı eylemleri üzerinden sorumlu tutulamaz hale getireceği sebebi ile karşı çıkar.

Epikuros'un materyalist felsefesi ve bu felsefeyi doğa bilimleri ile temellendirerek güçlendirmesi kendi döneminden günümüze kadar idealistler tarafından ahlaksızlık, yoldan çıkmışlık ve Tanrıtanımazlık ile suçlanarak bastırılmaya çalışılmasına sebep olmuştur.

Sonuç:

Marx, doktora tezinde diyalektik materyalizmini doğaya uygulamıştır. Bu tez materyalizmini güçlendirirken Marx'ın dönemin idealist çetesine de meydan okumasının önemli bir aracı olmuştur. Marx'ın Engels ile birlikte olduğu döneme baktığımızda da onda hala Epikuros'un izlerini görebiliyoruz.

Marx'ın doktora tezinde Epikuros felsefesine ağırlık vermesinin 3 ana sebebi olduğunu söyleyebiliriz:
1- Epikuros'un atom düşüncesi Demokritos'unkinden farklı olarak 'tutarlı' bir materyalizm oluşturmaya elverişlidir.
2- Bu atom düşüncesi hareket ve değişimi olanaklı kılıp desteklemektedir.
3- Epikuros, Demokritos'tan farklı olarak felsefesinde rastlantıya ve 'sapma'ya yer vermiştir. Böylece zorunluluğun baskısını ortadan kaldırmıştır.

Marx, Epikuros'un felsefesinde materyalizmin izini sürerek burjuva bilimi ve felsefesine savaşını planlı ve sağlam bir şekilde açmıştır. Bu savaş hala devam etmektedir.


''Doğa, diyalektiğin denektaşıdır."



Dipnotlar:

1- Alman İdeolojisi'nde eleştiriye tabi tutulan Sol Hegelcilerden birkaç isim: Bruno Bauer, Max Stirner, Ludwig, Feuerbach.
2- Marx, Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri, sayfa:11
3- Epiküros, Herodotos'a Mektup, sayfa: 489, paragraf: 39
4- Epiküros, Herodotos'a Mektup, sayfa: 489, paragraf: 40
5- Epiküros, Herodotos'a Mektup, sayfa: 490, paragraf: 41
6- Epiküros, Herodotos'a Mektup, sayfa: 497, paragraf: 65
7- Marx, Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri, sayfa: 72
8- Marx, Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri, sayfa: 71
9- Marx, Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri, sayfa: 62
10- Marx, Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri, sayfa: 67
11- Epiküros, Herodotos'a Mektup, sayfa: 503, paragraf: 81
12- Lucretius, De Rerum Natura, sayfa: 96
13- Marx, Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri, sayfa: 42
14- Marx, Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri, sayfa: 36
15- Epikuros, Menoikeus'a Mektup, sayfa: 517, paragraf: 123
16- Epikuros, Menoikeus'a Mektup, sayfa: 517, paragraf: 124
17- Marx, Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri, sayfa: 40

Kaynak:

GÜNEŞ, Aslı İrem-ÖZBEK, Özlem, Lucretius'un Doğa Felsefesi-Ruh ve Ölüm Anlayışı, İstanbul Üniversitesi, Roma Edebiyatı Semineri, 2017
KARABIYIK, Hasan, Marx’ın Doktora Tezi: Diyalektik Materyalizmin İşaret Fişeği, bilimveaydinlanma.org, Nisan:2018
LAERTIOS, Diogenes, Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, çeviren: Candan Şentuna, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul:2015
LUCRETIUS, De Rerum Natura/Varlığın Yapısı, çeviren: İsmet Zeki Eyüboğlu, Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık, Mart:2001
MARX, Karl, Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri, çeviren: Hüseyin Demirhan, Sol Yayınları, Ankara:2000
TİMUÇİN, Afşar, Epikuros'un Maddeci Atomculuğu, Bilim ve Gelecek, Mart:2015

Yorumlar

Popüler Yayınlar