Güven Duygusu ve Felsefe






   Sosyal bir canlı olan insanın var oluşundan beri en büyük sorunu ‘güven’ diyebiliriz. Güven, hayatımızın her alanında karşımıza çıkmakta ve sosyal ilişkilerimizi de etkilemektedir: Kendine, arkadaşa, aileye, devlete ve tüm insanlığa güven. Eğer ipin ucu kaçarsa bir daha yakalamak çok zor olacaktır. Güven de elinizden bir kere kaçtı mı geri getirmesi oldukça zordur. Bu çalışmamızda güven duygusunu ve felsefe ile güven ilişkisini inceleyeceğiz.

Güven Duygusu Nedir?

   Güven, insanlar arasındaki ilişkilerde en temel duygulardan biridir. Güven ile kendimizi rahatlatabilir, insanları böylece sevebilir ve duygusal olarak sığınma boşluğumuzu kapatabiliriz. Nasıl ki en temel fizyolojik ihtiyaçlarımız yemek, içmek ise en temel psikolojik ihtiyacımız da güvendir. Fakat güven duygusu bizler için çoğu zaman büyük bir sorun haline gelir. Bazı insanlara ve şeylere büyük bir güven duygusu gösterir iken bazılarına da güvensizlik besleriz.

   Güven duygusunun iyi bir aile eğitiminde saklandığını söylemek doğru olacaktır. İlk eğitimimizi aldığımız aile bize güven duygusunu aşılar ise gelecekte de şeylere güven konusunda daha rahat bir süreç geçiririz. Psikolojik araştırmalar bizlere aşırı baskıcı, otoriter olan aileden çıkan çocukların güven sorununu daha sık yaşadığını gösteriyor. Bu, baskıcı bir devlete yurttaşların güven duymaması, otoriter bir öğretmene öğrencinin güven değil de korku duyması durumu ile bağdaştırılabilir. İki taraflı olan güven duygusunda kendine güvenen taraf başkalarına da güven duyar. Özgüveni eksik olan bireylerde başkalarına güven duygusu az görülmektedir. Kendisine güveni olmayan birey her işinin sonucunun olumsuz olacağını düşünür ve öyle olduğunda da hep başkalarını sorumlu tutar. Bu sebeple başkalarına asla güvenemez.

   İnsan soyu, birbirleri ile olan ilişkilerini sürdürebilmek için güven duygusuna muhtaçtır. Birbirine güven duymayan bireylerin oluşturduğu toplumlarda her zaman kaos, kargaşa ve kavga olduğu gözlemlenmiştir. Filozof Thomas Hobbes’un da belirttiği gibi güvensizlikten savaş doğar.(1)

Güven Duygusu ve Felsefe

   Güven, felsefi boyutta insanın varlık ile yüzleşmesini hiçlikle karşılayabilmesini olanaklı kılar. İnsan, kendisini güven altına alma ihtiyacı sebebiyle güven duygusunu bastırınca, hatta unutunca bu olanağa erişemez. İnsan, güvene güvenmelidir. Eğer insan kendisini yalnız, bir köşeye sıkışmış hissediyorsa bu güvene güvenememesinden kaynaklanır. Eğer bir şeye kavuşamıyor iseniz bu özlemdir. Eğer birine veya bir şeye tarifsiz duygular yaşadığınızı kabul ediyor iseniz bu aşktır. Güven ise ona güvendiğiniz sürece güvendir.

   Felsefe bir güven arayışıdır. Yanlış güveni gördükçe sorgulamaya, düşünmeye daha çok yelteniriz. Buradaki en önemli nokta felsefedeki sorgulamanın güvensizlikten gelmediğidir. Biz sorguluyoruz çünkü yanlış olan güveni görüyoruz ve kendimize yeni güven noktaları arıyoruz.


Simge ARMUTÇU, 02.01.2019


(1): Thomas Hobbes, Leviathan

Yorumlar

Popüler Yayınlar