Aristoteles'ten Günümüze 'Dostluk' Kavramı
İnsan, şeylerle sürekli ve de zorunlu olarak iletişim halindedir. Şeylerden (insanlar, doğa, nesneler, vs.) kaçamadığımıza göre iletişimimiz de ömür boyu zorunlu olarak devam eder ve bazı iletişimler daha sıkı bir bağ ile bireyleri sarar. İnsan, kendi kendisine yetemediği durumlarda bir başkasına muhtaçtır ve bu sıkı bağ, muhtaçlık durumundan kaynaklanır. Bahsedilen iletişim sürecinde insan, bana göre, tıpkı manavdan taze bir elma seçer gibi kendisine ‘dost’ satın alır. Günümüzün dostluk ilişkilerini şu şekilde özetlemekteyim: ‘’Size dostluk, güven hissi ve eğlence satılıyor. Bu yüzden dostluklarınız devam ediyor. Unutmayın ki sosyal ilişkiler yalnızca bir ticaretten ibarettir.’’
Peki Aristoteles’in dostluk tanımı, onun hakkındaki görüşleri nasıldı? Günümüzün ilişki boyutlarını görseydi dostluk kavramı hakkındaki düşünceleri değişir miydi? Bu çalışmamızda Aristoteles’in dostluk kavramını inceleyecek ve günümüzün dostluk anlayışı ile karşılaştıracağız.
Aristoteles’te Dostluk Kavramı
Aristoteles, Nikomakhos’a Etik adlı yapıtında ‘dostluk’ kavramına yer
vermektedir. Erdem konusunu ayrıntılı şekilde inceleyen Aristoteles, dostluğun
erdemle iç içe, birlikte var olduğunu söylemektedir.(1)
Yukarıda iletişimin zorunlu olduğundan söz etmiştik. O da, iletişimin sıkı bir bağ içerdiği dostluğu zorunlu olarak ele almaktadır. Ayrıca Aristoteles, dostluğu çok genel bir alanda gözlemlemiştir: Hayvanlardan, insanlara, doğurandan doğurulan kişiye, fakirlikten yaşlılığa ve çeşitli yönetim biçimlerine kadar tüm süreçlerde ve türlerde dostluğa büyük önem vermiştir.
Ona göre dostluk, iyi olan iki insanın dostluğudur. Karşılıklıdır. Seven
kişi sevgisinin karşılığını alıyor ve hisler belirgin şekilde ortaya konuyor
ise dostluktan söz edilebilir. Dostluk kesinlikle gizli kalamaz, açık olmak
zorundadır. Eğer hisler gizleniyor ise burada dostluktan bahsedilemez. Hislerin
belirgin olduğu dostlukta da hiçbir şekilde çıkar amacı söz konusu değildir.(2)
Bunun sebebini de şu şekilde açıklamaktadır: ‘’Burada bir çıkar söz konusu
değil, iki taraf da ortaya bir iyi koymak istedikleri için birbirlerini
seviyorlar.’’(2) Çıkar amaçlı ve hazdan dolayı ortaya çıkan
dostlukların da pek uzun sürmeyeceğini belirtmektedir. Aristoteles, gençlerin,
yaşlıların dostluklarını ve yabancılar ile kurulan dostlukları ‘kısa süren
dostluklar’ kategorisine koymaktadır.(3)
-En İyi Dost Kimdir?
Aristoteles en iyi dostu şu şekilde tanımlar: "Sadece karşısındaki için
iyilik isteyen insan en iyi dosttur.’’(4) En iyi dostlukları da tek başına iyi ve
erdemli olan insanların kurduğunu belirtmektedir. Eğer taraflar, erdemlerini ve
iyiliklerini kaybetmezlerse en iyi dostluk sonsuza dek sürecektir.
Buradan da anladığımız üzere Aristoteles için dostluk, bir tür erdem
ilişkisidir. Erdemli insanların dostluğunu muhteşem ve kalıcı bulmaktadır.
Kalıcı demesinin sebebini de kendisinin şu sözü ile açıklayabiliriz: ‘’Eğer iyi
insanlarla dost iseniz siz de iyi olursunuz.’’ İyilik bir döngüde oldukça
dostluk da devam edecektir ve kalıcı olacaktır. Ayrıca erdeme sahip olmayan
kötü insanların dostluğunun benzerliklerden, çıkarlardan veya hazlardan dolayı
olduğunu da belirtmiştir.
Şunu da unutmamak gerekir ki dostluğun oluşumunda zamanın etkisi çok
büyüktür. Zaman geçtikçe insanı tanırız, dost denilenin gerçekten de dost olup
olmadığını zaman içerisinde anlarız. Dostluk kavramı erdem ile ne kadar iç
içeyse aynı şekilde zaman kavramı ile de o kadar iç içedir.
-Yönetim Biçimleri ve
Dostluk Benzerliği
Aristoteles, yönetim biçimleri ile dostluk kavramı arasında önemli bir
bağ yaratmıştır. O’na göre yönetim şekilleri üçe ayrılır. Bunları krallık,
aristokrasi ve timokrasi (anayasal yönetim) olarak karşımıza çıkarmaktadır. Bu
yönetim biçimlerinden en iyi olanının krallık, en kötü olanının ise timokrasi
olduğunu belirtmektedir.
Krallığın sapmış haline tiranlık demektedir. Krallar halkın çıkarlarını
gözetir iken tiranlar sadece kendi çıkarlarını gözetmektedirler. O’na göre
kralın, kendi iyiliği için hiçbir talebi olmamalıdır çünkü kral olan zaten
iyilik bakımından diğer insanlardan üstündür. Eğer bir kral kendi iyiliği için
taleplerde bulunuyor ise orada tiranlık vardır. Tiran, kendisi için iyi olan ne
ise onu ister. Dostlukta zaman sayesinde birbirimizi nasıl daha iyi
tanıyabiliyor isek krallıkta da durum buna benzerdir. Zamanla krallık,
tiranlığa dönüşebilir; kral zamanla bir tiran haline gelebilir.
Aristokrasi de zaman içinde değişime uğrayabilir. Eğer ki aristokraside
yöneticiler iyi olan şeyleri kendilerine saklarlarsa, zenginliğe büyük önem
verirlerse ve yönetimin içerisine kendi istedikleri insanları koyarlarsa o
aristokrasi, oligarşiye dönüşür. Kötü yönetici, diğer sapmış yönetim
biçimlerindekine göre oligarşide daha az görülmektedir.
Anayasal yönetim olan timokrasiden ise demokrasi ortaya çıkabilir.
Aristoteles, timokrasi ile demokrasi arasında pek fark olmadığını ve sapmış
olan yönetim biçimleri arasında en az sapmış olanın demokrasi olduğunu
belirtir.
Aristoteles, yukarıda saydığımız yönetim biçimlerinden bazılarını aile
içerisindeki iletişime oldukça çok benzetir. Örneğin baba ile oğul arasındaki
ilişkiyi krallığa benzetmektedir ve buna ek olarak da Homeros’un Zeus hakkında
‘baba’ demesini örnek gösterir.
Perslerin tiranlıkla yönetildiğini söyler ve bunun nedeni olarak da şunu ortaya koyar: ‘’Çünkü çocuklarını köle gibi görürler.’’(5) Ona göre efendi ile köle arasındaki ilişki tiranlık boyutunda olduğundan Perslerdeki baba ile oğul ilişkileri de tiranlık boyutundadır. Ayrıca tiranlıklarda dostlukların çok az görüldüğünü de belirtmiştir. O’na göre, tiranlıkta yöneten ve yönetilen kişi arasında asla bir dostluk görülemez çünkü orada adalet söz konusu değildir.
Aristokrasi için ise şunu söylemektedir: ‘’Karı ile koca arasındaki ilişki aristokrasi gibidir, erkek kendisi için gerekli şeyleri yapar ve geriye kalanları kadına bırakır.’’(5)
Aristokrasinin oligarşiye dönüşmesini de bu benzetmesinde ‘erkeğin her şeyin başında olmak istemesi’ ile ilişkilendirir. Ayrıca kadına miras kalıp da kadının aileyi yönetmeye başlamasını da oligarşiye benzetir. Çünkü böyle bir durumda kadının becerisi veya erdemi değil, zenginliği önemli durumdadır.
Kardeş olan kişilerin arasındaki ilişkiyi timokrasiye benzetmektedir. Çünkü bu durumda yaş dışında kalan her şey eşit durumdadır. Eğer ki kardeşlerin yaşları birbirine yakın değilse kardeşler arasındaki dostluğun kurulmasının oldukça güç olduğunu, hatta neredeyse imkansız olduğunu da belirtir.
Yöneten bir kişinin olmadığı aileyi ise demokrasiye benzetmektedir. Çünkü burada herkes, demokraside olduğu gibi, istediği şekilde hareket edebilecektir.
Aristoteles, tiranlıklarda adaletin, eşitliğin (burada Emdepokles’in
eşitlik anlayışından oldukça etkilenmiştir(6)) olmamasından dolayı
bu yönetim biçiminde dostluğun çok az sayıda görüleceğini söylemiştir.
Demokrasilerde ise daha çok adalet ve eşitlik olmasından dolayı dostlukların
çok daha fazla sayıda görüleceğini belirtmiştir.
Peki günümüzdeki dostluk anlayışı nasıl? Dostluk kavramı yüzyıllar
sonrasında nasıl şekillendi? Dostumuzu neye göre seçiyoruz? ‘Dost’ dediğimiz
insan gerçekten de o kavramı hak ediyor mu, biz gerçekten de o kavramı
taşıyabiliyor muyuz? Evrensel olan bu kavramda Aristoteles’ten günümüze kadar
neler değişti?
Günümüzde Dostluk Kavramı
Dost kavramı günümüzde Türk Dil Kurumu’nda şu şekilde açıklanmaktadır:
Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman
karşıtı. Dostluk, yakın arkadaşlığa kadar indirgenebilecek bir şey midir ya da
‘Düşmanımın düşmanı dostumdur.’ mantığı ile hareket edebilir miyiz? Bu sorunun
cevabını Aristoteles bizlere yüzyıllar öncesinde vermişti. Yakın arkadaşlık
veya iyi anlaşılan kişiyle olan ilişki dostluk kavramını tanımlayamaz. Bir kişi
ile iyi anlaşıyor olmanız o kişiyi tamamen tanımanız anlamına gelmez ve zamanla
bu tür dostluklar da çürür gider. Eğer bir kişi ile düşmanımızın karşıtı olduğu
için dostluk kurabiliyorsak burada kendi erdemimizden şüphe etmemiz gerekir. O
kişi ile kendisi ‘iyi’ olduğu için değil de ortak çıkara, ortak bir düşmana
sahip olduğumuz için arkadaşlık kurmuş oluruz. Oysa unutmamalıyız ki çıkarlar
ve hazlar dostlukların kurulmasına en büyük engeldir.
Yaşadığımız yüzyılın koşulları gereği sebepsiz yere pek çok kişiyle
arkadaşlık kurmaktayız. Fakat arkadaşlıktan öte bir boyut olan dostluğa
ulaşanımız pek azdır. Bunun sebebi de günümüzde erdemli insan sayısının az
olması. Çağımızda bunca kötülük varken kirlenmemeyi başaran insanlar
birbirlerini bulmakta doğal olarak zorlanıyor. Ne yazık ki modern yaşam
içerisinde birbirlerine dost olabilmiş insanlar da artık dostluk ile
yetinemiyor. Her şeyle ve herkesle iletişime geçme hali iyi ve erdemli
insanları da kuşatıyor.
Günümüzde dost olacak tarafların
karşısındakilerden genel beklentileri şu şekilde: Dertlerin ve sıkıntıların
dinlenilmesi, maddi konularda destek, mizah ile eğlendirebilme, onaylanma (bir
işi yanlış yapsa da o kişiye sırf üzülmesin diye doğru yaptığını söyleme gibi),
güvenlik (tıpkı yağmurdan kaçıp sığınılacak bir ağaç gövdesi gibi) vs. Hepsi
hazza ve çıkara yönelik beklentiler olmakla beraber günümüzde, dostundan
erdemli ve iyi bir insan olmasını bekleyen kişi sayısının çok az olduğu
kanaatindeyim.
Ayrıca günümüzde dostluk kavramının çeşitli yönetim biçimleri ile de bir benzerliğinin kalmadığını söyleyebiliriz. Belki dostluğu hala az da olsa tiranlığa benzetebiliriz çünkü artık sadece krallar tirana değil, bir gençten bir yaşlıya kadar herkes tirana dönüşüyor ve herkes birbirinin tiranı durumunda…
Dostluğu incelemek istiyor isek ilk önce insan soyunun geldiği durumu
incelemek zorundayız. Eğer ki incelemeler sonucunda hala iyi insan bulabiliyor
isek dostluk adına bir umut kaldığını söyleyebiliriz.
Fark ettiğiniz gibi
Aristoteles’ten günümüze çok şey değişti: Aristoteles’in büyük bir incelik ve
ustalıkla doldurduğu dostluk kavramının içi boşaltıldı.
Simge ARMUTÇU, 14.01.2019
(1) Nikomakhos’a Etik, Aristoteles,
8. Kitap, sayfa 171/1155, Say Yayınları
(2) Nikomakhos’a Etik, Aristoteles, 8. Kitap, sayfa 173/1156,
Say Yayınları
(3) Nikomakhos’a Etik, Aristoteles, 8. Kitap, sayfa
174/1156b, Say Yayınları
(4) Nikomakhos’a Etik, Aristoteles, 8. Kitap, sayfa
174/1156b, Say Yayınları
(5) Nikomakhos’a Etik, Aristoteles, 8. Kitap, sayfa
184/1160b ve 1161, Say Yayınları
(6) Empedokles, unsurlar ile ilgili olarak ‘Benzer olan
benzerler ile birliktedir.’ demiştir. Aristoteles de bu denklik anlayışını
ahlak içerisine alarak dostlukta uygulamıştır.
Kaynak:
Nikomakhos'a Etik, Aristoteles, Say Yayınları, 3. Baskı, çeviren: Furkan Akderin, basım yeri: Topkapı/İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder