Fahrenheit 451, Ütopya ve Distopya
Filmin Adı: Fahrenheit 451 (Değişen Dünyanın İnsanları)
Yönetmenin Adı: François Truffaut
Yapım Yılı: 1966
Fahrenheit 451 Filmini Distopya Yapan Özellikler:
Truffaut'un büyük bir ustalık ile karşımıza çıkardığı Fahrenheit 451 filmini bir ütopyadan ayıran, yani onu bir distopya (anti-ütopya) haline getiren en belirgin özellik direkt olarak bir baskı düzeninin ele alınmasıdır. Etik açıdan her kim ne görüşte olursa olsun şüphesiz ki baskı, herkes için kabul edilmesi en güç olan şeydir. İzlediğimiz bu filmde de tüyler ürpertici baskı, diktatörlüğün sığındığı bir araç halinde bulunuyor.
Devlet, içeriği ne olursa olsun bütün kitapları yasaklıyor, bulduğu yerde yakıyor ve yok ediyor. Bu durum bile oldukça rahatsız edici boyutlarda iken insanların büyük çoğunluğunun bu duruma herhangi bir tepki vermiyor oluşu da distopyanın göze çarpan özelliklerinden.
Evet, kitap okumak ve kitap bulundurmak yasak fakat filmde geçen çok kısa bir sahnede o baskıcı devlet rejiminde gazete okunabildiğini görüyoruz. Bu sahnede de aklımıza devletin kendi propagandasını kendi yayın organları ile yapmasının meşru kılındığı gerçeği geliyor. Ayrıca televizyonlarda verilen ''Aile'' öğretisinin ve hapların insanları tek bir kalıba soktuğunu da görmekteyiz. Her şey sosyallik ve mutluluk adına yapılıyor ve insanlar, onlara öğretilen bu mutluluk kalıbına sımsıkı tutunuyorlar.
Hepimizin bildiği gibi bir itfaiyecinin görevi ateşi söndürmek, yangını sonlandırmak ve insanların can güvenliğini sağlayabilmektir. Bu filmde en rahatsız edici kısımlardan birisi de itfaiyecilerin görevinin 'yakmak' oluşu... Kitapları, kütüphaneleri yakmak onlar için bir görev ve bu görevi layığıyla yerine getiriyorlar. Hatta bir sahnede yanan kütüphanesini terk etmek istemeyen bir kadının kitapların arasında canlı canlı yandığını ve itfaiyecilerin bunu tepkisiz şekilde izlediğini görüyoruz. Ateşi söndürmüyorlar, insanları yangından kurtarmıyorlar. Tam tersine tüm bunların sebebi oluyorlar.
Fahrenheit 451 filminin sonunda ''kitap insanlar''ın bir araya geldiğini görsek de hal ve hareketlerinin garipliğinin farkına varınca tekrardan diktatörlüğün ve bir distopyanın karanlık yüzü ile karşılaşıyoruz.
Distopyam
''Belki de bu dünya başka bir gezegenin cehennemidir.'' diyor Aldous Huxley. Benim için var olan distopyayı bu söz tamamıyla açıklıyor. Şu an yaşıyor olduğumuz dünyadan daha gerçekçi ve yaratıcı bir distopya aklıma gelmiyor.
Gelecek 'felsefe ile film' içeriklerinde görüşmek üzere.
Simge ARMUTÇU, 19 Eylül 2018
Yorumlar
Yorum Gönder