Tanrı'nın Neden Basirete İhtiyacı Yoktur?



  Basiret, doğru ve ölçülü görüş, sezgi ve uyanıklık anlamına gelmektedir. Semavi dinlerdeki ve yaygın anlamıyla ise başımızda bulunan gözle görmeye basar, kalp gözüyle görmeye de basiret denmektedir.

   Felsefi boyutuna bakacak olursak; basiret, tüm erdemlerin koşulu durumundadır. Fakat geleneksel düşünce basiretin kendisinin başlıca bir erdem olduğunu savunmaktadır. Örneğin Antikçağ’da ve Ortaçağ’da dört ana erdem bulunuyordu ve bu erdemlerin içinde basiret de vardı. Fakat Kant’a göre basiret kesinlikle bir erdem değildi çünkü basiretin içinde bulundurduğu bir ahlaki değer bulunmuyordu. Ona göre sağlığa dikkat etme durumu bir basirettir, fakat içerisinde ahlaki bir değer bulundurmaz. Aristoteles’e göre ise basiret, insan için iyiyi ve kötüyü ayırt edebilmeyi ve ‘doğru seçimi yapabilmeyi’ (adalet için adaleti sevmek; savaşların durması için barışı sevmek yeterli değildir) sağlamakta olan bir ‘huy’dur. Stoacılara baktığımızda ise basireti bir bilim olarak gördüklerini biliyoruz fakat basiret kesinlikle bir bilim değildir. Basiret, bilimin olmadığı veya yetersiz kaldığı koşullarda onun yerine geçen bir şeydir. Epikuros ise basireti, felsefeden bile daha üstün, değerli görmektedir ve ona göre tüm erdemler basiretten doğmuştur.

   Basiret sahibi olan inanılan yaratıcı değil, inanan bireydir. Bunun sebebi ise Tanrı’nın doğru ve ölçülü görüşe sahip olmaması, zaten O’nun doğru ve ölçülü olmasıdır. Basiret sahibi olan birey hakikati, doğruyu ve bilgiyi yalnızca ayırt etme ve seçme şansına sahiptir. İnanan birey için basiret büyük önem taşımaktadır. A’raf Suresi 179. Ayette şöyle buyrulmaktadır: ‘’Onların kalpleri vardır ama onunla gerçekleri anlayamazlar. Gözleri vardır ama onunla hakkı görmezler. Kulakları vardır ama onunla hakkı işitemezler…’’

   Tanrı, özünde doğruyu, hakikati ve insanın ulaşıp ulaşamayacağı tüm bilgiyi barındırır. Basiret sahibi olan birey de hakikate ulaşmak adına çabalar. Bu çabayı ise basiretle ulaştığı sezgileriyle ve doğru görüşüyle gerçekleştirir. 

   Ayrıca basiret kelimesi dinde kesin bilgi, açık delil ve şahitlik anlamları ile de geçmektedir. Bu sebeple de Tanrı’nın basirete ihtiyacı olmadığı gayet açık şekilde görülmektedir. Çünkü Tanrı’nın bilgiye, delillere ve şahitliğe hiçbir şekilde ihtiyacı yoktur. Aksine O, bilgiyi, delili ve hakikati bize bahşedendir. Birey, kendisine bahşedilen basiretle etrafındaki nesneleri ve cisimleri görmeye çalışmamalı, Tanrı’nın bilgisine ve hakikate etrafındaki hileleri ve engelleri görerek ulaşmalıdır.     

                                                         Simge ARMUTÇU, 13 Kasım 2018
                                                                                                 
Kaynakça:

  • https://dogruhaber.com.tr/yazar/mehmet-senlik/5430-basiret-muminin-ozelligidir
  • Büyük Erdemler Risalesi, Andre Comte-Sponville


Yorumlar

  1. Tanrı kendindeki bilgi hilkatini insanlara öğretmek için, onların varlığını meydana getirmiş, bu keşfediş ise basiret yetisi ile gerçekleşebilir

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar